2009/05/31

aldatmak nedir?


evet nedir bu işin kapsamı? ne aldatmaktır ve ne değildir? sevdiğini birinin sadece yanında görmek yeter mi yoksa illa ki fiziksel ilişkiyi görmek gerekir mi? 

ilkiyse de ikincisiyse de aldattım sevgilimi.

kendimi aşağılık hissederim diye düşünmüştüm ama hissetmedim. hissetmediğim için nefret ettim kendimden desem o da yalan. hala inanamıyorum olanlara. 29 mayıs cuma yaşanmadı demek istiyorum. 

yani sanki geleceği yok bik bik bik diye öttüğüm adam kayıp gidiyor ellerimden, içim çekiliyor kalbimi de birlikte alıp gidiyor sanki ama bakakalıyorum ardından. içim boşaltılmış gibi ve ben de bağırsaklarıma bakıp şaşırıyorum neden dışarıdalar acaba diye. iğrenç oldu değil mi benzetme, bileklerimden akan kandan daha az iğrenç aslında. ölmek çok zormuş. bir türlü beceremiyorum.



2009/05/28

dolsun taşsın gönüller, coşup birleşsin eller....


dalgalanmalarımdan bana bıkkınlık geldi esasen amma velakin hayat bu ara beni pek de rahat bırakacak gibi durmuyor...M başardı aklıma girmeyi. kafamda sürekli o var. peki nedeeen? bunun cevabı taaa ergenlik günlerinin başına kadar gider...

peşinden koşması gerekenin erkek olduğunu bir kere öğrenen cücük beyinli genç kızımız habire koştururken kaçabilme kapasitesi yüksek olsun diye, erkeğin yorulabilme ihtimalinin ve de fazla naz aşık usandırır sözünün farkında değildi tabi. koştu, koştu, deli danalar gibi kaçtı erkekten "hihih kovalıyo beniiiiii salak şeeaaayyy" kıkırtıları eşliğinde. zavallı erkeğimiz de doğal tepkiyi verip peşine takıldı haliyle kızın. amaaa....

bu kovalamaca sadece birkaç yıl sürer gerçekte. yeterince akıllı bir erkek bilir ki, kadın dediğin varlığın biyolojik saati gereği birkaç yıl içinde ayaklarına kapanacak duruma gelecektir. bunu farkettiği "o" dakikadan itibaren erkek kasmayı bırakır. şimdi kadın düşünsün rahatlığındadır. 

eğer tüm bu kaçma kovalamaca dinamiklerinin farkına 20 yaşında vararsanız benim gibi, o zaman resmen sıçtığınızın resmidir. çünküüü, erkek artık ne olup ne olmayacağını bilecek yaşa gelmiştir ama siiiiz geç kalmışsınızdır ve oyun çoktaaan 1-0 olmuştur. benim gibi apışırsınız. aa niye aramıyo dersiniz. "sevgilim var" sözünün bu derece etkili olacağını hesap etmemişsinizdir çünkü. 

sonuca ulaştık sanırım. evet sevgili M hatta şirin M&M-ıyk iğrenç mi oldu bu ne- buluştuğumuz akşamdan beri hiç aramadı. ne yapmak istediği konusunda bir fikrim yok. benden hoşlandığını açıkça söylemekle beraber sevgili konusunda da tavrı netti ne yazık ki. karar ver dedi de, ne kararı yani. böyle cinsler de her zaman beni bulur cidden.

ya bi kız açık açık takılacak birilerini arayınca neden ruhu papaz adamlara rastlar bilmem ki... evde halihazırda bi adet papaz adayı mevcut, ben hakkımı bi kerecik de serseriden yana kullanmak istiyorum karşımda düzgün erkekler geçidi var. evet evet bahtsız bedevi benim, gidelim kutup ayısı... 


2009/05/25

e onun adına yalan derler.

kafam iyice allak bullak oldu. yapabileceklerimi birden görmenin ne kadar ürkütücü olabileceğini tahmin etmezdim, meğer en ürkütücüsü insanın kendi içini çat diye bi anlık da olsa görebilmesiymiş. manzara da pek hoş değildi yani. 

hayatımın hiçbi döneminde beğenilen bi tip olmadım ne yazık ki. yeni yeni şu 2 senedir bişeye benziyorum yavaştan. bu sebeptendir beğenilme arsızıyım diyebilirim. ilişkim için heralde en büyük tehdit unsuru bu. bi adam karşıma geçip de ne kadar güzelsin dediğinde işin seyri değişiyo bende, saçmalamaya başlıyorum.

gene öyle oldu işte. Xten haber yok bikaç gündür sesi soluğu çıkmıyo. yeni bir arkadaşımız ortaya çıktı yeniden, sevgili M diyelim kendisine. bu akşam saatlerce bebek'te oturup çene çaldığım insan kendisi. eğlendim vs süper ama olayın koptuğu nokta yine bu güzellik konusu. gözlerime bakıp ne kadar harika bişi oldugumu anlattıktan sonra direnciniz kırılıyo tabi ki. ama hiçbişey olmadı. son derece saygılı ve mesafeliydi. ilişki süremi öğrendiğinde de yüzü görülmeye değerdi doğrusu:) 

işi fazla komplike hale getirmemeli ya. erkekler neden yapıyo bazen bunu acaba, kadınlara mı özeniyolardır nedir:)

yine tehlikeli sulardayım, bakalım ne olucak bu sefer...

2009/05/15

mutlu ol derdim amma içimden gelmedi


oyundan atılasım var bu ara feci şekilde. kural ihlali yapıyorum sürekli. biri farketse, gözlerime iyice baksa anlayıvericek nolup bittiğini ama havalar sıcak ya güneş gözlüğüm her zamankinden daha da fazla gözümde. 

kafamın güzel olmasından baya bi korkuyorum valla bu ara, saçmalayabilirm, çoook acayip işlere imza atabilirim, 15 dk sonra yanımda koca bi şişe votkayla kafa bulmaya gidiyorum salak mıyım neyim anlamıyorum ki yarebbim sen akıl fikir ver.

mutlu olayım derdim yok, heyecan istiodum ahanda heyecan, katmer katmer heyecan. içimde patladı patlayacak o kadar çok şey var ki, blogu yazmayı bırakırsam anla ki sıktı biri topuğuma sevgili okuyucu-okuyor musun bilmiorum ama-korkuyorum hayatımın gidişinden. 

I found my love in Portofino diyorum başka da bişi demiyorum.

sakata gelmeden kapağı hayallerimin şehrine atsam başka bişi istemiorum.

gidiyorum, biri beni korusun. 

2009/05/14

**samanlıktan kaldıramadım samanı da zühtü**

saatlerce oturduk karşılıklı. saçma sapan muhabbetlerle uzattık zamanı. gözlerine bakmaktan mutluydum, sanırım o da öyleydi ki gitmedi hiçbiyere-ki adetidir aslında- üstelik evinden kalkmış gelmişti galiba pek çaktırmasa da. kaçamak bi buluşma gibiydi garipti biraz, üstelik naptık, ödev yaptık. boğaza karşı oturduk saatlerce, güldük, sırlar verdik birbirimize, gelecekten bahsettik. acımsızca garip, tuhaf şekilde zevkliydi orada birbirimizin 1 metre uzağında oturmak ve rol kesmek durmaksızın. 

kimse öğrenmesin diye çabalamak, ama aynı zamanda herkese duyurmaya çalışmak da bi acaipti anlayamadım kendimi gitti. 

onu da anlayamadım.

güzellik farklı birşeymiş ondan bahsetti, güzelmişim ben öyle dedi kendileri. güldüm içimden, anlayamadım ne yapmak istediğimi. 

napıcam onunla 1 yıl uzak bir yerde başbaşa?? ne kadar karşı koyarız ki birbirimize?? arkadaş mıyım, neyim onun için bi anlasam. içimden geçenler, aklımın bağırış çağırışlarına pek uymuyo gene nedense.

en iyisi içmek. unutmanın garantili yolu malum.

2009/05/13

ay, dolunay...



beraberdik ve geceydi. 

ay dolunaydı. 

şarkı söyler misin dedi; bilmem ki dedim çekinerek. yalnız değildik. yokuş aşağı iniyorduk ağır ağır. boğaz pırıl pırıldı. 

ay dolunaydı.

sigaramın dumanı savruluyordu üstüne. güldü. "bu ne demek şimdi" dedi. güldüm. "belki de seninle birlikte olmak istiyorumdur" dedim. anlamsızca sustuk. yürüyorduk.

ay dolunaydı.

hafiften sesini duydum. geceye uygundu söylediği. yeni türkü'nün güzelim şarkısı "dolunay".

Ay dolunay dalgın gecede 
Ay büyüyor tam yüreğimde 
Suskunum ben söyleyemem 
Ay ben ay neden 
Ay dolunay sessiz gecede 
Ay bir anda düş yüreğime 
Yanayım ben söz büyürken 
Ay ben ay sana....

ay dolunaydı dedim ya.

herşey mümkündü o gece. herşey mübahtı. gözlerine dokundum sadece. o bilmedi.

içini görmek istedim. olmadı, beceremedim.

kalbine dokunsam yanarım gibi geldi, kaçtım. 

kırmızı tuş kahkahalarla gülüyo hala bana, korkağım evet. 

ay dolunaydı, herşey mümkün, herşey mübahtı. sadece kendime haykırdım söyleyeceklerimi, o duymadı.

 



2009/05/10

senden önce hiçkimseye söylemedim dersem yalan olur...

sarhoştum. 

ne yaptığımı bilemeyecek kadar değil de, normalde yapmayacaklarıma cesaret bulacak kadar sarhoş. 

yanında olmak, ona dokunmak istedim; yapsam kendimden iğreneceğimi bile bile... 

gel demek istedim, herşeyi yak ve gel, bizden sonra tufan desek ne çıkar demek istedim. telefon elimdeydi, ona herşeyi söyleyecek cesaretim vardı. numarasını buldum rehberden-ezbere bilsem de bunu kendime itiraf etmek istemiyorum-aramak için parmağımı o minik yeşil tuşa götürdüm; emindim kendimden herşeyi söylemeye cesaretim vardı, bu hayat benimdi, nasıl olsa hayat kısaydı, ne çıkardı ki sadece bi kez olsun kendimi dalgalara bıraksam nolurdu değil mi ama, bi kez de kendime yenilsem ya.

parmağımı tuşun üzerinde gezdirdim önce biraz; bi çeşit okşamaydı belki. ben o tuşun bana onu getirme ihtimalini sevdim sanırım. kibarca basmak gerek dedim önce, sonra yok yok sert ve kesin olmalı yoksa arayamam dedim, o minik telefon yeşil yeşil güldü bana: "senin cesaretin yok" dedi. kızdım ben de, evet evet sertçe basmalıyım bu tuşa, hızlı ve kesin olmalı kararım, kırmızı ile ise hiç görüşmemeliyim dedim, gülüyordum. 

o anda kırmızı tereddütlü şekilde sordu, "istiyor musun bunu, ya yoksa sende gönlü, ya gene kendi kendine uydurduysan bişeyleri, salak mısın kızım git sarhoşsun fln derse nolucak, kim toplucak arkanı?" dinlemek istemedim onu, doğru söylüyo olsa da yeter dedim artık, hayal kurma özgürlüğüm engellenemez diye haykırdım, herkes bana baktı, sarhoş dedi biri ordan; güldüler, ben de güldüm mırıldanarak: "siz öyle sanın".

okşadım tuşları, hem yeşili hem de kırmızıyı. trafik ışıklarını düşündüm sonra; kırmızı "duran adam"ın rengidir, hazırol vaziyette bekler, yeşil ise "koşan adam"ınki, o sürekli bi yerlere yetişir. kıskandım o yeşil koşan adamı. ben de artık bozsam hazırolu dedim. istemezse beni istemesin dedim. en olmadı sarhoştum derim artık yerse dedim. yeşile gitti elim ve...

basamadım. kafamda yankılandı sesi; "korkaksın" dedi, "hayatta vazgeçemiceksin sahip olduğunun konforundan, mutlu falan değilsin, bağımlısın sadece, seni delice seven bir erkek olmadan nasıl yaşanır bilmiyosun, seviyo falan da diilsin, sadece kullanıyosun o zavallı adamı, artık dürüst ol hem kendine hem de ona, korkaklığından bıktım" dedi. ben ağladım. 

telefonu çantama koydum. çantamı sımsıkı kapadım. dediği gibi şarkının: "ölmek istedim, bir türlü ölmedim".


2009/05/07

tükenmek isteyen tükenmez kalemin acıklı öyküsü ya da electrata hezeyanları

bu ara tadım tuzum yok. ne yapmam gereken yığınla iş kıçımı oturduğum yerden sökmeme yardım ediyor ne de gelen baharın yürek tıpırtıları(ne biçim kelimeyse bu da)... tekdüzelikten iyice sıkıldım artık derkene helecan dolu olaylar yaşamak istiyorum ben. bi anda hayat beni asteroit no 654 e savursun, uzaylılarla elele halay çekeyim istiyorum. tükenmez kalem olmaktan sıkılan tükenmez kalemimin kapağında o acıklı bakışları görmem de bu araya rastlıyo tam da. zavallı, o kadar içli bakıyodu ki bi an istedim, onu saatlerce karalayarak bitirmek sonra da diğer kalemlerin yanına, gizemli ve karanlık çekmeceme koymak istedim. ama yapamadım, tükenirse eğer benim yapamadığımı yapıp hayatını değiştirecek kalemi kıskandım. kapattım kapağını koydum kalemkutuma, dursun orda hıh. 

gel git akıllı olduğumdan heralde, bazen esiyor kaçayım gideyim buralardan diyorum bazen de aman da aman ne güzel bu şehir de bik bik diye geziniyorum; sebep sormayın benden, bilsem musallat olmazdı tüm bu yarım akıllılar bana. ben de buralardan çoktan gitmiş, hayatımı sonunda değiştirmiş olurdum.

sevgili X, malum bölgesinden hastalanmış 2 gün önce söyledi. ulan dedim içimden, ne biçim bi uğursuzluk taşıyosam sırtımda, kime dokunmaya niyetlensem yamuluveriyo, iyi ki bi münasebetimiz olmamış, yoksa çocuğun cenazesine gidiyo olucaktık heralde. ameliyat olması gerekiyomuş muş da muş işte doktor bidibidileri gerisi. diyemedim ki ilacın bende boşver ameliyatı bi gece koş gel ben alıcam üstündeki gerginliği hiçbişeyin kalmıcak! aah ah, ayağıma taş bağlı sanki yaa, hoşlanıyorum işte herif resmen mıknatıs gibi çekiyo beni ama yok işte yok...

sevgilim sınırsız darlamakta bu ara yine, adam canımı sıkmaya doyamıyo resmen haa bi çeşit fetiş unsuru haline getirmiş bile olabilir:
-ağzına sıçayım yeter ulan nedir senden çektiğim....!!!!
-uuuu beybi konuş biraz daha çok şahane oluyo valla misssss........
değişik fantezi ama olur olur endişeliyim bu sebepten.

diğeri de ayrı yarım akıllı zaten, bi kaşınıyosun bi dolanıyosun etrafımda bu belli yani; aman bi kasmalar, buluşsak ya hani dedikten sonra efendim şööle bööle diye kıvırma havası yaratmalar...ıvır zıvır işlerle uğraştırıyo insanı. niyetin ne??? açıkça konuş yaşın kaç artık arkadaşım yeter, şurda telli duvaklı gelinlik hayali kurmuyorum değil mi, korkma nikahı basacak seni kaçıracak da değilim bi gel işte bi gel bakarız sonra nolacağına. katırlar tepesice X, yok face hesabını bi anda açtım ööle içimden geldi ay sevmem aslında kırk yılda bi giriyorum zati diye dolanıyo ortada, ama profilimi avucunun içi gibi bilmesi ve de iletileri de maşşallah av köpeği gibi takip etmesi bize durumun pek de öyle olmadığını anlatmak için yeterli tabe.

erkekler hakkında bugün puccanın döktürdüğü şahane yazı benim aklımdan geçenlere tercüman oldu resmen. içim sıkılıyo valla ya, hergün aynı geyik. git, arkadaş ayağına muhabbet çevir, aslında derdin başka olsun, içinden salyalarını sil, dışardan oooh hayat da ne güzel kuşlar böcüğler... 

sana sesleniyorum canım, gay misiiiin yoksa atıp tuttuğunun 10da biri kadar cesaretin mi yok bilemiyorum. ama yeter diye çığlık atasım var haberin ola. 

kalem de bitti zaten*mesut ve şanslı varlık ne olacak*


2009/05/01

kötü doğulur mu kötü olunur mu?

sevgilisi dediği insanı parçalayıp gitar kutusuyla çöpe atan biri "insan"mıdır? herşeyden önemlisi o manyağı bu halde getiren bişeyler var mıdır yoksa kendisi zaten öyle mi doğmuştur? hep merak ettiğim şeylerden biri, insanoğlunu kötülük yapmaya iten şeyin doğarken içinde olup olmadığı. bu konuda söylenmiş pek çok şey, pek çok farklı bakış açısı var. bir kısmı dini perspektiften, bir kısmı psikanaliz üzerinden, hatta bazıları genetik bilimi üzerinden bu olguya açıklık getirmeye çalışan pek çok görüş mevcut. ama hiçbiri soruma cevap veremiyor: kötü doğulur mu, kötü olunur mu?

öldürmek, ölmek ve sonrası.

bazen hayatımdaki insanlara karşı sonsuz bir nefret dürtüsü duyuyorum. ama hoşlanmadığım bişiler yaptıkları için falan değil, tamamen içgüdüsel, engel olamadığım bir dürtü. sebepleri üstüne bunca zamandır düşünürüm aklıma birkaç freudien açıklamadan başka hiçbir b.k gelmiyor ne yazık ki. 

karşı koyamadığım tatlı bir duygu ise de nefret; bunu aslen sevdiğiniz insanlara karşı üstelik de hiçbir sebep olmadan hissettiğimde, kendi ruh sağlığım hakkında çok ciddi endişelerim oluşuyor. 

bu konuyu gündemime sokansa, aslında gerçekten sevdiğim bir kuzenime karşı son 1 aydır hissettiğim sonsuz nefret. o derece ki kızı bi kaşık suda boğ deseler bi dakka durmam. karıştırırsanız belki bikaç tatsız hadise olmuştur aramızda ama çok iyi anlaşır çok da severim-yani severdim. 

katil olmanın nasıl bir his olduğuna dair bir fikir veriyo bu dönemler bana. bi anda nefret ediyorsun, hakim olmuyosun, karşı koymuyosun, gidip öldürüyosun -the end- sonrasını konuşmayalım, malum tatsız şeyler. bir de öldürdükten sonra intihar eden vakalar var ki onlar cidden enteresan. hayatta kendi canımı yakacak bişi yapamam misal, insan içindeki herşeyden güçlü yaşama dürtüsünü nasıl bastırır da kendini öldürür hiç aklım almıyor. 

ilkokuldayken herkese "büyüyünce ne olmak istersin yavrıııım" diye sorarlar ya, ben nereden duyduysam "seri katil olucam örtmeniiim" diye patlatmıştım. sonrasını tahmin edersiniz, okula çağrılan veliler, gidilen çocuk psikologları vs vs. aslında sadece bi yerden duymuştum, muhtemelen ne demek olduğunu da bilmiyodum, maksat sivrilik olsun diye de söylemiştim. kıssadan hisse, yavrum psikopat olmuuuuş diye doktorlara koşturmayın en ufacık b.kta!

hava yağmurlu, içimde bi sıkıntı var, X'le 2 gündür konuşmadık, sevgili de itinayla beni darlamakta. hayat zor.