2009/04/28

holden caulfield olmak ve karar verme yeteneğim geri gelsin üstüne bi yazı.

Holden Caulfield; J.D Salinger'ın muhteşem eseri Catcher in the Rye'ın uyumsuz baş karakteridir. kendi yarattığı dünyada varolmak istemesi, kitabı ilk defa okuduğumda beni fena çarpmıştı. çünkü o dönemde yatılı okuyordum, dibine kadar yalnızdım, kendime ait tek bir kibrit çöpüm bile yoktu ve ben de kendime bir dünya yaratmak ve orda yaşamak konusunda takıntılıydım. uyumsuz bir tip oldugum söylenemez aslına bakarsanız ancak sürekli neşeyle dolu ve canlı dış görünüm gerçekten karanlık bir ruh halinin kabuğu durumundaydı-hala değişmiş denemez-ve ben bu kitaba, özellikle Holden'a ağır şekilde aşık oldum. öyle böyle değil yalnız, ben gerçekten aşık oldum, kitabı belki 25 kere okudum 3 ay içinde ve ciddi ciddi depresyona girdim. kendi kendime yaptığım konuşmalar ve ufak tefek halüsinasyonlarla atlattığım bu ergenlik depresyonunu da pek kimse farketmedi zaten. hayatımın her döneminde oldugu gibi o dönemde de ben güçlü ve yenilmez electraydım, bana bişi olmazdı, "koy götüne rahvan gitsin" insanıydım ben zaten hiçbişeyleri takmazdım.....da ben aslında pek çok şeyi ciddi şekilde kafama takardım. geceleri uykumu kaçıran şeyler vardı, göçmenlerin yaşadıklarına benzer bişiler oluyodu bende ve ben 14 yaşımla anlayamıyodum. evsizlik ve hiçbiryere ait olamama hissim de o yıllarda ortaya çıktı zaten. ev anahtarı taşımam-zaten kaybediorum alışmadık götte don durmuyo- "evim" diyemem ailemin yaşadığı yere bile, bambaşka bi ülkede olucam yaklaşık 5 ay sonra, yeni bir göçten başka bişey değil aslında. 

(evet evet, Holden o zaman bana yüz vermemiştin ama artık zamanı geldi, kıvama geldim:) )

göçlerden sıkıldım. önce ince ince dokuyosun gittiğin yerde hayatını. istediğin şekilde, istediğin renkte. sonra günü geliyor, eline bi makas alıp paramparça ediosun o kadar zevkle ördüğün herşeyi, ve herşeye baştan başlıosun. bu çıldırtıcı döngü eğer benim gibi sizde de 8 ayda bir tekrarlanıyosa, 10 senenin sonunda benim gibi sonsuz bir yılgınlığa kapılmış olursunuz. artık hiçbişeye inanmazsınız, tek inandığınız "hiç"tir. 

kararlarımı sorguladım pek çok kez. yaptığım şeye değdi mi, kaçırdıklarıma değer mi şu anda burda olmam diye öyle çok düşündüm ki. çıkış bulamadım, cevabı yok. bedeli ağır, ama hangisi daha kıymetli die sordun mu orda tıkanıyo tüm yollar.

bi ilişkim var. uzun süredir devam eden hem de. göçebelik hissimin ümüğünü sıkıp susturuyorum her bahar yer değiştirmek isteyince. ama iyi mi ettim, yoksa kötü mü ettim düşünmek istemiorum. alacağım cevap beni ürkütüyo. bahar geldi yine. yine içimde çırpınan birileri var. salıversem mi bu sefer, yoksa kafesi daha mı sıkı kilitlesem bilmiyorum.

karşımda biri var, yanımda başka biri. yanımdaki tanıdık, herşeyiyle. karşımdaki yeni, herşeyiyle. keşfetmeye hakkım olmadığı için, yasak olduğu için, bilinmez olduğu için beni bu kadar çekiyo farkındayım. işin en zor tarafı; yanımdakini orda tutan sevgim mi yoksa korkaklığım mı bilememem bi türlü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder